FİİLİ DUA
FİİLİ DUA Evet çok değerli okuyucularım bu günkü kaleme almak istediğim konu Fiili Dua. Geçen haftaki yazımın sonunda hatırlatın fiili duanın ne olduğunu da hikâyeleştirerek anlatayım demiştim. Bir hikaye ile gireyim konuya. Bu yazdığım yazı Bursa’d

SMMM Bahri PALAS
smmmbahripalas@gmail.com - 05327107905FİİLİ DUA
Evet çok değerli okuyucularım bu günkü kaleme almak istediğim konu Fiili Dua. Geçen haftaki yazımın sonunda hatırlatın fiili duanın ne olduğunu da hikâyeleştirerek anlatayım demiştim.
Bir hikaye ile gireyim konuya. Bu yazdığım yazı Bursa’da gerçekten yaşanmış diye biliyorum. Ama Bu tarz yazdığım hikayelerin hepsi gerçekten yaşanmış olaylar değil. Bunları çok zeki insanlar Arif kişi dediğimiz üstatlar bizler bir şeyleri daha kolay anlayalım diye hikayeleştirmişler.
Bu anlatacağım kıssa da aynen böyle bir hikaye, hani hasta olmuş küçük bir çocuğu doktora götürseniz. Doktorda bu ufaklığa iğne yazsa iyileşmesi için. Bu küçük çocuk için problem teşkil eder. Çünkü canı yanacaktır. O iğneyi vurulmak istemez. Hatta ortalığı ayağa kaldırır. Hap ta nispeten buna keza, hapta her ne kadar şifa da olsa ufaklığa acı gelecek, hapı da yutmaktan imtina edecektir. Bu duruma vakıf merhamet sembolü analarımız hemen reçete yazılırken doktor’ a Doktor bey ya da Doktor hanım şurup yazsanız daha iyi olur gözüyle olaya bakmışlardır. İşte bu kıssalar da aynı şurup gibi, meyve tadında ama şifa. İğnenin ağrısı sızısı olmadan, hapın acı tadını yaşamadan.
Evet, vaktin birinde bir zat yaşıyor cennet Bursa’mızda. Bu abimizin bir muradı var imiş cenabı haktan. Çok dua etmiş her kıldığı namazın ardından. Gidip görüşmediği hiç kimse kalmamış duasının kabul olması için kendisine yardım edebileceğini düşündüğü. Ama ne yaptıysa nafile dostlar. Bir türlü duası kabul olmuyormuş maalesef. Allah Allah . Hâlbuki cenabı hak teala “talebena vecedena: Talep edin! Biz de icabet edelim. Bizden talep edin, Biz de icabet edelim.” diyor. “ ...buyuruyor.
Evet ama bu abimizin isteği bir türlü yerine gelmiyor hak katında. Umutsuz dolaşırken bir kişinin ismini işitir. Çok bilgili ve değerli bir insan istersen var bir görüş. Derdini ona dile getir belki sana bir yol gösterir derler. Son bir ümit, muradı olan abimiz o kişinin huzuruna çıkıp danışmak için yollara düşer.
Selamın Alayküm der, huzuruna vardığında arayış içerisinde bulunan abimiz.
Efendim bir maruzatım var. Size dile getirmemi söylediler. Siz bana yardımcı olabilirmişsiniz. Gitmediğim yer, çalmadığım kapı, görüşmediğim kişi kalmadı bir muradım var cenabı haktan ama ne ettimse bir türlü bu muradım kabul görmedi. Çok ta isterim muradıma erişmeyi.
Aynı benim gibi, benim de bir muradım var Millet vekili olmak gibi. Bu ülkeyi yönetmek gibi. Hayali bile inanın çok güzel. Allı Şanlı Türk milletine hizmet etmek. Madem söylettiniz bana, benim ağzımdan hakkın kulağına inşallah. Ama istemek yetmiyor. Yani kavli dua yetmiyor. Bu kavli duamı, fiili duaya çevirmem lazım. Cenabı hak yatarak isteyenlerden değil de, arayarak çalışarak, çabalayarak isteyenlerden görsün. Verecekse öyle versin. Kim daha çok çabaladıysa, kim layıksa, kim en güzel fiili duayı ediyorsa ona versin. Bize de onlara hizmet etmeyi nasip etsin inşallah.
Bilge adamcağızı şöyle bir süzdükten sonra senin işin kolay der. Ulucami’nin vav harfi olan sütununun önünde kırk gün sabah namazlarını aralıksız eda edeceksin ve Allahtan muradını niyaz edeceksin. Böyle yaparsan Allahın izniyle mutlaka olur. Bu güne kadar orada isten ipte bir muradın gerçekleşmediği görülmemiştir. Hadi bakalım selametler ola der misafirini gönderir bilge ve arif abimiz. İnşallah bir murat daha gerçekleşecektir. Muradı olan talep eden abimiz de huzur dolu bir gönülle huzurdan ayrılır. Beklemek beklenti içerisinde olmak ne kadar zor , bu ıstırabı gece gündüz gözü yaşlı anaların teskere bekleyen evlatlarını beklerken görürüz de içimiz burkulur. Hele yârini göndermişse askere beklemenin sonu gelmez. Beklemek çok zordur. Bunun konumuzla çok alakası yok elbette ama önümüzdeki yazıya da birden bir giriş yapayım dedim.
Bir ümitle murat sahibi abimiz kırk gün hiç aksatmadan sabah namazlarını eda eder vav harfinin olduğu sütunun altında. Ve her namazdan sonra niyaz eder cenabı hakka muradını.
Olacak heralde bu sefer diye düşünürken bizler. Hayır yine olmuyor kırk günün sonunda yine muradı kabul görmüyor maalesef.
Bir hışım kendisine bunu nasihat eden zatın yanına akıyor adeta. Sitem dolu sözcüklerle Efendim. Salık buyurduğunuz gibi ettim lakin yine muradım kabul olmadı der.
Bilge kişi olacağından çok emin ama niye olmadı acaba diye konuyu anlamaya çalışırken muradı olan zata sorar : Söyle bakalım neydi senin muradın da olmadı. Adamcağız aciz ve utangaç bir halde Efendim Bursa’ya kadı olmaktır benim muradım. Velakin sizde şahitsiniz ne ettiysem olmuyor. Muradım gerçekleşmiyor. Diye cevap verir.
Bilge Arif abimiz tekrar sorar. Bursa ya kadı olmak istiyorsun da sen ne iş yapıyorsun söyle bakalım.
Efendim ben Belediyede temizlik personeliyim. Ama kadı olmayı çok istiyorum. Diye fısıldar.
Arif ve Bilge büyüğümüz bak evlat diyerek konuya girer. Şayet sen Temizlik personeli iken temizlik işçilerinin başına şef yada amir olmak isteyeydin bak bu olabilirdi. Ama , lakin, fakat Kadı işi olmaz.
Niye o iş için yeterli eğitimleri almak gerekir işte Bundan dolayı ben millet vekili olmak istiyorsam ; en az üniversite mezunu olacağım, en az iki yabancı dile konuşabilecek seviyede vakıf olacağım, ekonomi bilgisine sahip olacağım ve kapı kapı gezip kendimi herkese tanıtacağım. Olmadı gazetelerde sayfalar dolusu köşe yazıları yazacağım.
İşte bu Fiili dua. Kavli duaya göre daha garanti. Aman kavli duamızı kabul etse olmaz mı bunca zahmete girmeden bizler. O kadarına kafam basmaz. Olur elbet ama nerede tökezler nerede rezil olursun bilemem.
Rabbim her konuda hakkımızda hayır olanı nasip etsin.
Bir başka yazıda görüşmek üzere.